GÖRDES KIZI
MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI ŞEHİT MAKBULE HANIM
(1902-1922)
Kurtuluş Döneminde Türk Kadınının Destanı
Tarih boyunca Türk kadını, hayatın her safhasında erkeğinin yanında yer alarak sorumlulukları paylaşmıştır. Kurtuluş Savaşında vermiş olduğu büyük mücadelede erkeği ile omuz omuza yerini almış, düşmana karşı silahı ile savaşarak, cepheye mermi taşıyarak, yaralı askerleri tedavi ederek, silah ve giyecek imal ederek, vatanın kurtuluşunda ve bugünlere ulaşmamızda hak sahibi olmuştur.
Ayrıca Türk kadınının, Çanakkale’de askeri, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda göstermiş olduğu faaliyetler; Milli Mücadele döneminde daha aktif rol üstlenmesine zemin hazırlamış ve Yeni Türk Devleti’nin yapılandırılması sürecinde de kadının, toplumun tamamlayıcı, birleştirici, dinamik ve modern unsuru olmasında etkili olmuştur.
Özellikle Anadolu kadınları, Kurtuluş Savaşı’nda Türk kadınını emsalsiz bir yüceliğe yükseltmiştir. Bu kahraman Türk kadınlarından biri de gencecik yaşında Milli Mücadelede eşi Halil Efe ile birlikte dağlara çıkan, işgalci Yunan kuvvetlerine karşı silahlı mücadele veren ve bir çatışmada şehit düşen Makbule Hanım'dır.
Kurtuluş Savaşı'nın en çetin zamanları
1919'da başlayan Yunan işgali, Manisa'ya, Salihli'ye, oradan Gördes'e kadar ilerler. Temmuz 1920'de Gördes'e saldırılsa da, savaş'ın en şiddetli geçtiği yerlerden biri olan bu beldeye, en büyük zarar, bir yıl sonrasında Mayıs 1921'de verilir.
Kınalı Kuzu Gördesli Makbule Hanım
Ve o sıralarda bir düğün vardır. Gördesli Makbule Hanım ile Halil Efe'nin düğünü. Gördes, işgal altında olduğundan, sade bir düğünle Demirci'de evlenirler. Fakat ne yazık ki evlilikleri, kurtuluş mücadelesinin gölgesinde, kısa sürecektir.
Evliliklerinin ilk aylarında Halil Efe, milli mücadeleye katılmak için eşinden gizli hazırlıklar yapar. Fakat Makbule Hanım durumu anlar. Yine de eşine bir şeyler belli etmez ama bir yandan içi rahat değildir. Eşi, düşman işgaline karşı koyacakken, eli kolu bağlı şekilde evde oturacak olmaya gönlü razı gelmez. Bu düşünce bir ok gibi saplanır yüreğine.
Kocası Halil Efe düşmanla savaşmak isterken, Makbule Hanım’da durmadı. O, çocukluğundan beri bugünler için yetiştirilmiş bir asker gibiydi. Arkadaşları ona: "Asker Makbule" derdi. Silâh kullanmayı ve ata binmeyi de öğrenmişti. Birinci Dünya Savaşı'nda babasını, Yemen Savaşı'nda da ağabeyini şehit veren Makbule'yi annesi büyütmüştü. Bütün bunlar Makbule'yi bu mücadeleye her anlamda hazır hale getirmişti.
Makbule Hanım Milli Mücadeleye katılmak istediğini kocasına söyleyemez. Bu yüzden kocası Milli Mücadeleye katılmak için evden çıkar çıkmaz, hazırlanıp arkasından gizlice onu takip eder. Halil Efe arkadaşlarının yanına geldiğinde Makbule Hanım’da çalıların arasına gizlenmiştir. Çalıların yaptığı sesten dolayı fark edilen Makbule Hanım, kocası Halil Efe’nin tüm ısrarlarına rağmen geri dönmek istememiş ve Milli Mücadeleye katılmak istediğini ve düşmana karşı çarpışmak istediğini belirtmiştir. Halil Efe ve diğer efeler ikna olmasa da en sonunda efelerin komutanı Kaymakam İbrahim Ethem Bey’e ağlayan gözlerle, bu manevi değeri yüksek müdafaadan mahrum kalmak istemediğini söyler. Makbule Hanım'ın kararlılığını gören İbrahim Ethem Bey kendisine bir şans tanır ve aralarına alır.
Gözü Pek, Yüreği Cesur
Makbule Hanım, her baskında yanına, elinden hiç ayırmadığı Japon filintasını alır, düşmandan ele geçirdiği doru atına biner, müfrezenin artçısı olarak birliğin gerisindeki yeri alırdı. Ata, efelerin çoğundan daha iyi biner, tehlike anında silahı herkesten önce o ateşlerdi. Akıncı kollarıyla beraber Demirci, Gördes, Simav ve Sındırgı dağlarında dolaşan Makbule Hanım, en ümitsiz zamanlarda bile efeleri cesaretlendirir ve her çarpışmada kahramanca savaşırdı. Kocasıyla beraber iki defa pusuya düşürüldü, fakat bunlardan ustaca sıyrılmasını bildi. Güvemdere muharebesinin kazanılmasında, kahramanlığıyla büyük rol oynadı. Bozulup çekilen müfrezeleri yüreklendirip, onların düşmana yeniden taarruz etmelerini sağladı.
Makbule Hanım’ın Şahadeti
Efelerin yerlerini tespit eden düşman birlikleri hazırlıksız yakaladıkları kuvvetleri ateşe tutarlar. Çatışma oldukça sert geçer ve iki taraf da zayiat verir. Çatışmanın durup düşman birliklerinin geri çekilmesi üzerine Efeler bulundukları siperlerden çıkıp Makbule Hanım'ı ararlar. Ancak ne sağ kalanlar arasında, ne de şehit olan efeler arasında göremezler. Az ileride düşman ölülerinin olduğu yere baktıklarında ise, yerde boylu boyunca yatan şehit olmuş Makbule Hanım'ı görürler. Tarihler 17 Mart 1922 yılını göstermektedir.
İbrahim Ethem Bey hatıralarında: "Uzaktan gelen bir kurşun Makbule'yi şehit etti. " der. Efeler, daha yirmisinde Rabb'ine kavuşan Makbule'yi, Sındırgı, Gördes ve Demirci üçgeninde kalan Koca Yayla mevkiinde, kanlı elbiseleriyle, gözyaşları içinde defnettiler. Defin merasimini İbrahim Ethem Bey şu şekilde anlatmaktadır: Defnederken bütün etraf çocuk gibi ağlıyordu. Nasıl ağlanmaz ki 22 yaşından da genç Gördes kızımın gür ve kumral saçları başından ileriye uzanmış, zalim düşman kurşununun akıttığı beyni, bu uzun saçlar üzerine bir nur gibi akmış, hayata doymak değil, hayatın zevkini henüz yeni tatmaya başlamış ve görmüş, gözleri yarı açık, süzgün ve ağlar bir vaziyette. Bu ilahi manzara, bu levha-i hazin ve matem karşısında ağlamamak mümkün mü? Evvela Türklük, Türk kadınlığı, saniyen, Gördes Salisen Ailesi, Makbule Hanım’la ne kadar iftihar etse azdır. Öyle ümit ediyorum ki şu kadının namı hatıra-i millete unutulmaz.
78 Yıl Sonra Aralanan Sır
Halil Efe, eşi Makbule Hanım’ın aziz naşını bilinmeyen bir yere (Yunanlıların eline geçmemesi amacıyla) gizlice defnetmiş ve kabir yeri bir sır gibi saklanmıştır. Şehit Makbule Hanım’ın mezar yerinin nerede olduğu konusu tam 78 yıl bir sır olarak kaldıktan sonra Haziran 2000’de zamanın Balıkesir Ordu Donatım Okulu Komutanı Tüm General Kâmil Erdal Sipahinin ve merhum İbrahim Ethem Akıncı’nın oğlu Burhan Cahit Akıncı’nın gayret ve teşvikleri ve Balıkesir Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi okutmanı Zekeriya Özdemir’in çalışmaları sonucunda, Harlak Deresinde Dereçatı mevkiinde bulunmuştur. Mezarın bulunmasıyla beraber Gördes Belediyesi de mezarın etrafında çevre düzenleme çalışmaları yapmıştır.
Şehit Makbule Hanım
Makbule Hanım, Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgal etmesi ve ardından da Batı Anadolu’yu işgal etmeye başlaması üzerine, 7 Kasım 1921 tarihinde, daha on dokuz yaşında ve daha bir yıllık evliyken eşi Halil Efe ile birlikte Kuvayı Milliye emrinde çete savaşlarına katıldı. Ordu, Demirci’ye çekilmek zorunda kalınca, Halil Efe’nin önerisini kabul eden birlik komutanı Ethem Bey’in onayıyla kocasının yönettiği gerilla grubuna katılarak Yunan kuvvetleriyle savaştı. 1921 yılında kocası Ustrumcalı Halil Efe ile iki kez birlikte pusuya düşürülmüş; fakat hiçbir zaman dayanma gücünü yitirmemiş, telaş göstermemişti.
Kocası Halil Efe ile Türk çetelerine katılan Gördesli Makbule Hanım, o yörede Yunan kuvvetleriyle yapılan tüm çatışmalara katıldı. Yunanlılar Sakarya Savaşını kaybederek Afyonkarahisar mevzilerine çekildiğinde, bir taraftan da Halil Efe’nin Gördes-Sındırgı-Akhisar bölgesinde faaliyet gösteren çetesinin saldırıları ile karşılaşıyorlardı.
İbrahim Ethem Bey Makbule Efe’yi şöyle anlatıyor: “Kendisi siyah pantolon ve ceket ve uzun bir manto giyer, ayağında daima çizme ve başında da siyah başlık ve daima örtülü olup, yalnız gözleri meydanda bulunurdu. Kısa bir filinta taşır ve düşmandan itinam olunmuş güzel bir doru ata biner ve daima müfrezenin dümdarı (artçısı) olarak kalırdı.”
Makbule Hanım, çete elemanlarının çoğundan iyi ata biner, tehlike anında en önce silahı eline almış görülürdü. Dağ hayatının sıkıntı, zorluk ve tehlikelerine ve bütün ısrarlarına karşın asla kocasından ayrılmayan Makbule Hanım, bir baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için 17 Mart 1922 tarihinde hızla öne atıldı. Akhisar-Sındırgı sınırı üzerinde bulunan Kocayayla’da elinde silah düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edildi. Şehit düştüğünde henüz 21 yaşındaydı.
Halil Efe
Ustrumcalı Halil Efe’nin ömrü cephelerde ve dağlarda düşmanla savaşarak geçmiştir. Kurtuluş destanımızın bu özverili müfreze komutanı gâvurun vatandan kovulduğunu göremeyeceğini sıkça söyleyerek üzüntüsünü dile getirmiştir. Mücadelesini bir an olsun bırakmayarak; canı pahasına savaşmıştır. Ne yazık ki Efenin bu ön görüsü yerine gelmiştir. Gâvur vatan topraklarından kovulmuştur fakat Halil Efe ve eşi Makbule Hanım iki ayrı dağda düşmanla savaşarak şehit olmuştur.
Makedonya'nın Ustrumca kasabasında dünyaya gelen Halil Efe, Balkan savaşları ile birlikte Anadolu'ya gelip Manisa’ya yerleşmiştir. Parti Pehlivan’a dayı diyecek kadar yakındırlar. Milli Mücadelenin önemli oluşumlarından Çeteleşmeye birlikte katılmışlardır. Akıncılar teşkilatının 12. müfreze komutanlığı görevine getirilen Halil Efe, düşmanla çetin mücadelelerin yaşandığı yıllarda, Kaymakam İbrahim Ethem Akıncı ile birlikte Gördes, Demirci, Selendi ve Salihli başta olmak üzere bölgede verdiği mücadele ve düşmana yaşatılan sayısız kayıplarla şanlı tarihimizde yerini almıştır.
Cesur ve gözü pek olarak bilinen Halil Efe, Yunanlılarla yapılan savaşlarda da yer alarak düşmana ağır kayıplar verdirmeyi başarmıştır. Halil Efe, eşi Gördesli Makbule'nin şehit olmasından 2 ay sonra 17 Mayıs 1922 yılında Yunanlılara karşı yapılan Selendi - Kınık muharebesinde şehit düşmüştür.
Selendi'nin Yağcı dağındaki zirvede toprağa verilen cesur yürekli Halil Efe, düşmanın bozguna uğratılmasında verdiği mücadele ile bu toprakları bizlere vatan kılan kahramanlarımızdandır.
İbrahim Ethem Akıncı
Kaymakam İbrahim Ethem Bey, Osmanlı Devleti'nin iskân politikasıyla Rumeli'ye yerleştirilmiş asker ve çiftçi kökenli "Tüfenkçizade" lakabıyla anılan bir ailenin çocuğu olarak 1889 yılında Selanik'te dünyaya geldi. Babasının adı Tüfenkçi Ali Efendi annesinin adı ise Naile Hanım'dır. İlk, orta ve lise eğitimini Bulgaristan'da tamamlayan İbrahim Ethem, Selanik Öğretmen Okulunda tarih ve yazı öğretmenliği görevinde bulundu. 1912 yılında Selanik Hukuk Fakültesini bitiren İbrahim Ethem, öğrencilik yıllarında Rumeli gazetesinde muhabirlik de yaptı.
Balkan Savaşlarından sonra ailesiyle Anadolu'ya göç eden İbrahim Ethem bey, Balıkesir'e yerleşti. Burada Bucak Müdürlüğü, öğretmenlik ve 1918-1920 yılları arasında serbest avukatlık yapan İbrahim Ethem bey, 20 Kasım 1920 tarihinde Demirci Kaymakamlığına atandı. İbrahim Ethem Akıncı, Demirci'de görev yaptığı 2 yıl boyunca rutin devlet görevinin yanı sıra bölgedeki düşman askerine karşı amansız mücadele örneği gösterdi. Kurduğu Demirci Akıncıları Teşkilatının komutanlığını yapan İbrahim Ethem, Ege Bölgesi'ni işgal eden Yunanları, Demirci başta olmak üzere, Gördes ve Sındırgı hattında bozguna uğrattı.
Dönemin Gördesli çete liderleri Parti Pehlivan ve Ustrumcalı Halil Efe ile emrindekileri disiplin altına alarak Demirci Akıncıları'na katan Kaymakam İbrahim Ethem, bölgede 1,5 yıl boyunca düşmanla mücadele etti. Kaymakam Ethem, Yunan askerlerinin pek çok köyü ve kasabayı yağmalamasına mani oldu. Kaymakam İbrahim Ethem, Halil Efe ve Pati pehlivan ile birlikte işgalcilere ağır kayıplar verdirterek Yunan ordusunun takviye ve ikmalini önledi. Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz'un kazanılmasına önemli katkı sağladı.
TBMM tarafından 23 Nisan 1924 tarihinde kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilen İbrahim Ethem Bey'in madalya beratı, 16 Aralık 1924 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından imzalandı.
İbrahim Ethem Akıncı'nın düşmana karşı verdiği amansız mücadeleyi anlatan Akıncılar döneminin günlükleri Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Tarih Kurumunca yayımlandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tavsiyesiyle "Akıncı" soyadını alan İbrahim Ethem Bey, 25 Temmuz 1949 yılında emekli olduktan sonra 1950 seçimlerinde Balıkesir'den bağımsız milletvekili adayı oldu. Seçimlere 3 gün kala 11 Mayıs 1950'de geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden İbrahim Ethem Akıncı'nın kabri Sındırgı Mezarlığındadır.
Parti Pehlivan
1872’de Serez’de doğan Mehmet Parti Pehlivan’ın asıl adı Mehmet Baksak’ tır.
I.Dünya savaşından sonra Manisa’ya yerleşen Parti Pehlivan 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir, 25 Mayıs 1919’da Manisa’yı işgal etmesinden sonra Yunanlılara karşı Kuvayı Milliye’ye katılmıştır. Gördes, Demirci, Sındırgı, Akhisar, Salihli ve Bergama cephelerinde Yunanlılara karşı Çerkez Ethem’le birlikte mücadele etmiştir. Çerkez Ethem’le birlikte hareket ettiği için cezalandırılmış. Daha sonra da suçsuzluğu da anlaşılacaktır.
17-18 Mayıs 19919 geçesi Manisa’dan 14 mahkûmla yola çıkmadan önce Parti Pehlivan mahkumlardan söz almıştı. “Sizleri dışarı çıkaracağım, fakat sizlerden söz vermenizi istiyorum; vatanımız için savaşacağız, hiç birbirimizden ayrılmayacağız.”
“Söz Ağam” dedi mahkûmlar seninle birlikte vatanımız için düşmanla savaşacağız.
14 mahkûm verdikleri sözü tuttu. 9 mahkûm vatan toprağı için şehit oldu.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının komutasında ki Türk ordusu 26 Ağustos da başlattığı büyük tearuz 30 Ağustos da zaferle sonuçlanmış, bozguna uğrayan Yunan birliklerinin kaçışı başlamıştı. Yunan birlikleri geçtikleri yerlerdeki köyleri şehirleri ateşe veriyor, önüne kim gelirse çocuk kadın demeden katlediyorlardı. Gördes' den çekilen Yunan birlikleri evleri ateşe vermişti. Özgürlüğe giden yolda Türk birlikleri uçarcasına yol alıyorlardı. Parti Pehlivan 5 mahkûm arkadaşı ile birlikte kaçan Yunan birliklerinin peşinden at sürdüler. Pehlivan savaşın son günlerinde bir gözünü kaybetmiş “Bana bir gözde yeter” diyerek savaşmayı bırakmamıştı.
Parti Pehlivan, Rum ve Bulgar isyanlarına karşı Balkan dağlarında savaşmış iyi bir direnişçi olmuştur. 1916 yılında Süleyman Askeri Beyin emrine girerek Çanakkale Savaşı’ndan sonra İngiliz ordusunu ikinci hezimeti yaşatan Kut'ül Amare cephesinde savaşmış, bu savaştan sonra Anadolu’ya göçmüştür. 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusunun İzmir’e işgaliyle başlayan Anadolu’nun işgal günlerinde silahına davranmış, kurtuluşa giden yolda 9 Eylül 1922’de İzmir’ in kurtuluşuna kadar savaşmıştır. Düşmanla savaşırken onu en çok inciten öfkelendiren düşmanla iş birliği içinde olan yerli işbirlikçilerdi. Onları asla bağışlamadı. O yerli işbirlikçiler için demiştir ki;
“Dün Yunanı alkışlıyordunuz, bugün bizi alkışlıyorsunuz. Kim bilir yarın kimi alkışlayacaksınız.”
Üstün başarısı gereği İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Parti Pehlivan’a Hacıhaliler köyünde arsa verilerek hakları iade edilmiştir. Parti Pehlivan 6 Ağustos 1941 yılında vefat etmiştir. Kabri Manisa Çatal mezarlığındadır.
Hacı Ethem Büke
1882’de Gördes’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Gördes’te, liseyi İstanbul’da okudu. 1905’te Yüksek Öğretmen Okulunun Edebiyat Bölümünü bitirdi. 1906’da evlendi. Macit ve Sabahattin’in babasıdır. Gördes’te halı ticareti yaptı. 1910’da İzmir’e taşındı. 1914’te Gördes’e geri döndü.
İzmir’in işgalinden hemen sonra Gördes’te Ulusal Güçler Örgütünün kurulmasına öncülük etti. Alaşehir Konresi’nde düzenli ordu için para toplama kararının alınmasının ardından Gördes’te Osmanlı borçlarını toplayan örgütün binasını basarak; toplanan paraları makbuz karşılığında aldı ve Ankara’ya gönderdi. Bu olay ilktir ve başka yerlerde de benzer yardımlar yapıldı.
1921 ile 1922 Ocak arasında kaymakam vekilliği yaptı. 11 Ocak 1922’de Yunanlılar tarafından tutuklanarak önce Akhisar, sonra Atina’daki Para Pigmana Hapishanesine götürüldü. 101 yıl cezaya mahkûm oldu. 1923’ten sonra Türkiye’ye döndü. Aynı yıl 5 Temmuzda seçimlere katılarak; ikinci dönem Saruhanlı Milletvekili oldu. Kurtuluş Savaşındaki çalışmaları nedeniyle İstiklal Madalyası verildi. İkinci döneminden sonra seçimlere katılmadı.
1934-1941 arasında Gördes Belediye Başkanlığı yaptı. 1953 yılında İstanbul’da vefat etti. Hacı Ethem Büke özel yaşamında alçakgönüllü, sevecen bir yaşam sürdürmüştür.